Bu Blogda Ara

26 Mayıs 2015 Salı

Gönderilmemiş Mektuplar-5

Hazan,

Benim nasıl durmaksızın yürüdüğümü, geceleri nasıl da "Eyüp, Eyüp! Neredesin Eyüp!" diye mırıldandığımı görseydin, sen de beni o Danimarkalı filozofa benzetecek ya da daha ileri gidip o vatansız çekik gözlü şairle özdeşleştirecektin. Cıvıltısından taviz vermeyen bir kıza acı ve kederden bahsederek kendi kendimi itici kıldığımın farkındayım. Azap meleğine ajitasyon yaparak işkenceden kurtulamayacağımı da biliyorum. Dikkatini çekmek istediğim şey, aşkın arka yüzünün hiç de keyif vermeyen cefa ve çıldırtan sabırla dolu oluşu.

Bir belgeselde izlemiştim. Sekoya ağaçlarının kabuğu ateş geçirmezmiş. Sekoya ormanlarında yangınları kimse farketmezmiş, yangınlar ağaçların içinde olup bitermiş. Yüreğinde yangınlar çıkmış kimi insanlar da gülmeyi kendilerine kalkan yaparlar Hazan. Belki senin de sürekli gülümsemenin arkasında derin kederlerin vardır, kim bilir?

Hazan,

İstediğim şey tam olarak, varacağımız yere beraber yürümek. Hatta yürürken uçsuz bucaksız, sapsarı buğday tarlalarını izler, bana, niçin sürekli gülümsediğini anlatırsın. Ben de sana sokak lambalarından neden nefret ettiğimi ve ayçiçeklerini niye çok sevdiğimi...


K. Andoni
Yer: N/A
Tarih: N/A

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder