Bu Blogda Ara

26 Mayıs 2015 Salı

Gönderilmemiş Mektuplar-4

Bir erkeğin hayatında hayallerin, anıların ve düşüncelerin zihni zapt ettiği anlar vardır.

Hazan,

Okuldan her döndüğümde, senden ayrılmış olmanın vermiş olduğu dayanılmaz hüznü birazcık olsun hafifletmek için müzik listemden Kitaro'yu açıp, belki günün birinde sana yapacağım romantik, bir o kadar da garip ve ilginç evlilik teklifinin detaylarını en ince hatlarıyla saatlerce düşünüp keyifleniyor; "evet" dediğin an, bahtsız bedevilikten yırtıp yağmur duası kabul edilmiş bedevi gibi zıplamaya başladığımı hayal ediyorum. Sonuna geldiğim an tekrar başa sarıyorum. Böylece hayal hiç bitmemiş oluyor. İnan bana, ben senden başka hiçbir şey düşünemiyorum. Beynimin içinde senin kelimelerin durmadan dans ediyor.

Kim, kim, kim? Allah aşkına söyle, kim?
Gece-gündüz, yağmur-çamur demeden senin hayalini kovalayan kim?
İpsiz-sapsız, it-kopuk tınlamadan, seni daha iyi tasvir edebilecek kelimeleri park park, kıyı kıyı arayan kim?
Senin için cahil-cühela değil, alim-ulema olmaya kim yemin etmiş?
Allah sevdiğine kavuştursun diye, cebindeki tüm harçlığı fakir-fukara, garip-gurebaya dağıtan kim?
Ve son olarak, sabaha kadar seni düşündüğü için kimin gözleri kan çanağına dönmüş?

Hazan,

Ne zaman seninle ilgili bir şey duysam, sebebini bilmediğim bir elektrik akımı kalbimden yola çıkıp ta sol yüzük parmağıma kadar gidiyor. Bana her şey seni hatırlatıyor Hazan. Koç, sümbül, Adapazarı, iğde ağacı, meyveler, şekerli sakız, istatistik... Sana olan merakım o kadar yoğun ki başka bir şey beni hiç ilgilendirmiyor.
Dersler mi? Sen yokken sıkıcı bir müzikalden farksız.
Beşiktaş mı? Yine berabere kaldı.
Camp Lazlo mu? İzlemiyorum artık.
Gökyüzü mü? Fabrika bacasından çıkmış gibi pis.
Kuşlar mı? Artık ötmüyorlar...

İsmin beynimi istila etmiş karıncalar misali, her köşesine yuva yapmış. Her hıçkırık tuttuğunda senin ismini mırıldanıyorum hemen geçiyor. Hapşırmadan önce senin adını niçin söylediğimi tabi ki bilmiyorsun. Ağzımdan çıkan her beş kelimeden biri senin ismin.

...

Hazan,

Belki bilirsin. İçinde aptallık olmadan aşk olmuyor. Bu daima beraberinde belli tuhaflıkları da getirir. Bir arkadaşım, eğer saat tam 00:00'da, 11:11'de ve 22:22'de senin ismini mırıldanırsam aşkıma karşılık vereceğini, üç vakte kadar kavuşacağımızı söyledi. Hatta sivri zekalı arkadaşıma göre bu, modern dijital çağın bir tür voodoo büyüsüymüş. Ben tabi ki buna inandım. Her zamanki gibi aptal ve saçma olanı seçtim. Son zamanlarda o kadar çok aptallık yapıyorum ki bu dalda verilen tüm ödülleri almaya azmetmişim sanki.

...


K. Andoni
Yer: N/A
Tarih: N/A

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder